Bir şairin dediği gibi: başka anlamlar arama, gerek yok! Katlandığım kadar seviyorum seni, gerçek bu, evet bu.
Ilık tebessümler vaktine beş kala solan, kahkahalar gibiyim. Yarısında yutulmuş, sevinç çığlıkları dolu boğazım.
Acının yan etkisi, güçlü bir karakter armağan etmesidir size.
Bunu saymıyorum, bir daha ki sefere daha haince terk et. Bir daha ki sefere daha alçakça olsun gidişin.
Büyük hayallerin kırıkları da büyük olur ama ne yapayım, yıldızlar da ancak kendini yakabildiği sürece yıldızdır.
Dinsizin hakkından imansız gelir de, sensizliğin hakkından kim gelecek? Ben onu düşünüyorum sevgili.
Galiba ben bu aşkta iyi halden müebbet yedim.
Sensizim biliyorum. Kendimi kandırıyorum yokluğunda. Geceleri yastıktan sevgilimsin benim. Gündüzleri, gözüm açık gördüğüm hayal.
Diyorlar ki; Küsme aşka daha kimler gelecek kimler geçecek. Bilmiyorlar ki en son giden her şeyimi götürdü. Bilmiyorlar ki; En son giden, daha sonra gelecekleri bile götürdü.
Öyle uzaklaşıyoruz ki birbirimizden, öyle köreltiyor ki büyük şehirler insan yanımızı; binalar yükseldikçe insanlık alçalıyor sanki.
Şimdi bana doğru doğrultsan aşkını, korkarım. Şeytan doldurur!
Oysa senden tek bir damla istemiştim, sana kocaman bir deniz sunabilmek için.
Aşk, insanın kendi eksiğini başkasında tamamlama isteğidir. Terk edilmekse eksiğin daha da eksilerek sana geri iadesidir.
Her şey geçmişte kalıyor, ama hiçbir şey geçmiyor!
İyinin kötüsüyle, kötünün iyisini birbirinden ayıramadığımız sürece, en kötünün hangisi olduğunu asla öğrenemeyiz.
Ben; Seni, yanındakini ve milyarlarca insanı yoktan var edenin aciz bir kuluyum sevgilim. Ben sadece tutuklunum. Hadi azıcık sev beni. Sev ki utandırayım kendine Mecnun diyenleri.
Sorun şu: hayatı yaşayarak anlamak mı, anlayarak yaşamak mı?