İki insan çeşidi vardır: zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla!
Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem. Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım.
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, bir hilâl uğruna yâ rab, ne güneşler batıyor.
Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. Herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana.
Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir, çalış, çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.
Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi âlem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem.
Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Budur cihanda en beğendiğim meslek; sözün odun olsun hakikât olsun tek.
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım
Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırtmasın.
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.
Benimle oynadın, bir tur yükseldin; aferin! Şimdi git onunla oyna. Ama yanarsan yine benden başlama.
Her şeyi geriye saymaktan yorgunum, kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var.
Neden bu kadar yalnızım, diye sordum tanrıya. Senin ağacından orman olmaz, diye yanıtladı.