Nokta koyduysan bir kere, çevirmeyeceksin onu virgüle. Ne soru kalmalı ne de tek bir soru işareti geriye.
Ey Hayat! Daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim senin uğruna kaybettiklerimin bedelini.
Birisini unutmak zorundaysanız, bunu sindire, sindire yapın. Çünkü aklın zamansız öldürdükleri, yürekte amansız dirilir.
Bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma ben hep gülerim ve gülerken kimse yalan olduğunu anlamaz.
Kendi kendime konuştuğum kadar, kimseyle konuşmuyorum. Sebep delilik değil, sadece bilirim ki insanı sadece en iyi kendi dinler.
Gözlerinde hayat bulur gözlerim hep seninle olmak ister kalbim.
Dünya unutursa dönmeyi, rüzgar unutursa esmeyi, aşıklar unutursa sevmeyi, belki o zaman unuturum seni.
Öpüşmenin aşk sanıldığı bu devirde yalnızlığımla gurur duyuyorum.
Erkeklerin kalbi pazar gibidir giren çıkan belli olmaz. Kızların kalbi mezar gibidir giren bir daha çıkmaz.
İnsanın yaşı kaç olursa olsun, ağlarken hep kimsesiz bir çocuktur.
Ona sarılıp, kulağına dakikalarca beni hiç bırakma diye fısıldamak istiyorum.
Sanmayın ki mutluyum. Attığım her adımda eceli bekliyorum, konuştuğum her kelimede ölümü sayıklıyorum.
O gitti bir daha dönmez artık. Bilmez acı çektiğimi, bilmez onsuz hayallerde yaşadığımı, bilmez yüzümdeki gülücüklerin sahte olduğunu.
Beni hep yanlış anladın zaten sen. Geleceğim ol demiştim, gel ecelim ol değil.
Yürek söz vermişse dönülmez. Yâre gönül vermişse inkar edilmez. Bizde yürek zedelenir ama sevgiliye ihanet edilmez.
Kimseyi gözyaşlarınızı yorganın altında pijamanızın koluyla silecek kadar sevmeyin.
Ecelle sözlü kaderle nişanlıyız! Tesadüfen doğduk ama yaşamak zorundayız!
Tek bir fotoğrafımız bile yokken bizim, başkalarının seninle yüzlerce anısının olması dokunuyor elbet. Pardon “biz” mi demiştim? Unut gitsin.