Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam, aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.
Ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak, hiç doğmamayı isterdim ama bir kere doğmuşum ölmek yasak.
Yaşarken çektirdiler, şimdi doğumunu kutluyorlar.
Kolay diyorsun, gel bir de sen yaşa sensizliğimi...
Gözlerin gözlerime değince felâketim olurdu ağlardım beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım…
Ben çocuklar gibi sevdim! Devler gibi acı çektim.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın.
Acı bir tütün gibi yakıyor genzimi, senden uzak olmak.
Mutluluk uzun sürmez mutlaka gündeliktir. Ölüme yenik düşen aslında korkuya yeniktir.
Oysa ben akşam olmuşum, yapraklarım dökülüyor usul usul. Adım sonbahar…
Gel sevgilim gel, benim dünyama gel çok zaman var içimde yerini hazırladım.
Hayat zamanda iz bırakmaz, bir boşluğa düşersin bir boşluktan. Birikip yeniden sıçramak için. Elde var hüzün.
Batık bir gemiymiş aşk limanında, kader bu deyip de avutma beni. Ayrılık kapımızı çaldı sonunda senden son dileğim unutma beni.
Ben hiç böylesini görmemiştim, vurdun kanıma girdin kabulümsün.
Hiç doğmamayı isterdim ama bir kere doğmuşum ölmek yasak.
İnsan olmanın bütün komplekslerini yenmiş, günü dipdiri yakalayan, hayatın anlamını çözmüş bir bilge insan; bir yol gösterici.
İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı...
Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onlar bizi okumazlar. Asıl seslendiklerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.