Döndüm arkamı sana, sen sırtımdan vurmayı seversin, yüzüm ağır gelmesin…
Eğitim, savunma ve ekonomi milli olmalıdır, olmazsa sevr gelir.
Memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır.
Sanat, toplumsal bir çabadır; toplumdan gelir, topluma döner. Fakat gelenle giden aynı şey değildir.
Ağzımın tadı yoksa hasta gibiysem, boğazımda düğümleniyorsa lokmalar, buluttan nem kapıyorsam, inan hep güzel gözlerinin hasretindendir.
Ben gidip başıma belâlar aramışım o kalıp mevlâsını bulmuş.
Sana gelirken hep ellerim ceplerimde gelirdim, olur da aşkımın elleri üşümüştür. Avuçlarımda ısıtırım diyerekten.
En çok sevdiğin insana en az seni seviyorum diyenlerden misin acaba? Annesine, karısına seni seviyorum diyemeyenler ailesi. Nazı en çok geçtiği için çok üzdüğü, en az sevgisini gösterdiği sevdikleri olur bazen insanın. Ben çok geç öğrendim aslında gerçekten seni seven insanların tek istediği şeyin senin sevgini görmek olduğunu.
Ne kendini kıyaslamak ne de bir şey ispatlamak zorunda değilsin. Sen, sen gibi çok güzelsin.Birisinin seni paran, sahip oldukların için sevmesine kanacak kadar çaresiz misin? Seni gerçekten sevenlerin senden başka kriteri olmaz. Yatağa huzurla girip, coşkuyla uyanamıyorsam sahip olduğum hiçbir şeyin değeri yok.
Bazen kendini anlatabilmekte çaresiz kalırsın. Beklentini karşındakinin görmesini beklersin. Aslında, tüm bedeninle ruhunla anlatmak istediğini anlatmana, hatta mecbur kalıp cümlelere dökmene rağmen karşındaki duvar gibi kalır. Çaresiz içine dönersin. Belki biraz yaralı, belki biraz küskün. Sonra vazgeçersin anlatmaya çalışmaktan. Sadece şunu unutma. Her duvardan sonra yeni bir duvar yok. Vazgeçme, çırpınma. Anlayan anlar, anlayan er ya da geç karşına çıkar.
Bana sakın aşk yok deme. Aşk insana fazla gelir, birleşince aşk uçar gider, tükenendir de deme.Aşksız yaşanmaz, aşk her şeydir bilirim. Aşk olmadan aldığın soluk yavan, sıradan. Belki de sadece aşka aşık bir garip olurum kim bilir Ne önemi var? Senin mantık, akıl dolu ilişkinde ben yokum. Ben fırtınaların, dalgaların, rüzgarların arasında aşkla savrulmayı seçenim. Anlamıyorsun. Benim aradığım mutlu, mesut olmak değil aşkı yaşamak. Yitip gitsem de amansız ateşinde çok daha iyi gelir sığ denizlerde yaşamaktan. Mutlu aşk yokmuş umurumda mı sanıyorsun. Aşkın ritmi, titreşimi, soluğumu kesen enerjisi. Karşılıksız kaldığında aşk, aşk olmaz mı sanıyorsun? Ben aşka, olduğu gibi aşığım. Her şey olana, her şeyiyle aşığım.
Gecenin karanlığında yarın sabahın garantisi olmadığını biliyorum. Bir yanımda bugünün yorgunluğu, ağırlığı. Diğer yanımda yarının bugünden farksızlığı. Şu an şehrin ışıklarında binlerce yaşam, yanan her ampulün altında farklı hayatlar. Sokaklarda gecenin insanları. Haberlerde değişen bir şey yok. İçimdeki gürültü, gecenin sessizliğine meydan okuyor. Yarın sabah şehrin gürültüsüne karışacağım. Herkes her şey bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Benden bir şeyler istiyor. Mesaj bombardımanının altında sesim kısılıyor, ancak benim duyabildiğim bir çığlığa dönüşüyor. Şimdi sana sarılmak, uyanmayı düşünmeden uykuya dalmaktan başka bir şey için halim yok.
Her koşulda mutlu olmayı seçebilirsin. Mutluluk bir şeylere bağlayacağın bir duygu hali değil. Tatmin ile mutluluğu karıştırıyoruz. Tatmin olmayı mutluluk sanıyoruz. Yakaladığımız anda beklediğimiz her şeyin tatmin duygusu doğal olarak kaybolur. Kaybolan mutlu olma halin değil. Yalnızlık da korkulacak, kaçılacak bir şey değil. Yalnızsın ve yalnız öleceksin. Kabul et. Kabulleneceğin her sorun’un, her soru’nun üstesinden gelebilirsin. Varlığını kabul etmediğin bir şeyi nasıl çözebilirsin.
Yürüdüğün yollar hep aynı yere çıkıyorsa, Yeni bir yol bulmak için gitme zamanı.
Namusu hala kılıkta kıyafette yaşam tarzında arayanlar var. Namus zihninde, ruhunda. Kılıfıyla uğraşma ya da zihnindekini örtmeye çalışma. Kısa etek, dekolte görünce baştan çıkıyorsa biri bunun kaynağı kıyafet değil bakanın açlığı. Kaldı ki ne görse adam aynı. Kişi karşısındakini kendinden biliyor işte. Kendi kızı eve geç gelince kıyameti koparan nice babanın kendi kızından küçüklerle nasıl birlikte olduğuna, kız kardeşine laf atanı pataklayan abinin nasıl başkalarının kız kardeşine laf attığına defalarca tanık oldum. Bunun adı iki yüzlülüktür. Evdeki kadın sokaktaki kadın, eğlenilecek kadın evlenilecek kadın diyenlerin iki yüzlülüğü gibi. Namus zihinde. Namus sadece cinsellik değil. Namus yürekte.
İnsanoğlu neyin eksikliğini yaşıyorsa onu abartıyor ısrarla.
Mademki ölecektim, hiç değilse bir şey daha keşfedip ölecektim. Güvende ölmenin anlamı neydi ki zaten öleceksem, hiç anlamadım. Asıl sorunumuz içimizdekini yaşayamamak, kendimizi bastırmak. Yaşamımızın özü ulaşacağımız yer değil, oraya giderken nasıl yaşadığımız, nasıl var olacağımız. Aslında kavga ettiğim ‘ben’im, kızdığım ‘ben’im, aradıklarını bulamadığı, yapmak istediklerini yapmadığı için öfke duyduğum ‘ben’im.
İçinde olan ne ise onu bulacaksın. Kendine biçtiğin değer neyse dışarıda sana verilen de o olacak. Kendini nasıl kodladıysan, çevrende onları bulacaksın. Sen değişmedikçe hiçbir şey değişmeyecek. Bütün bu kodları önce aile, sonra eğitim, çevre hepsi oluşturdu. Şimdi nereye gidiyorsun? Eğer para kazanmak zor diyorsan hep zor olacak. Daha iyi bir işim olamaz diyorsan olmayacak. Eksiklerini düşünmeyi bırak. Artılarına odaklan. Mutlaka seni farklı, özel kılan bir şeyler var. Ona odaklan. Neyi verirsen onu alacak, neyi odaklanırsan o senin olacak. Ve yaşamda he zaman hayal kırıklıkları olacak, seni anlamayanlar olacak. Sen vazgeçmedikçe, içinde olan senin gerçeğin olacak. İnan bana.