Kül olmuş ateş yanar mı... Buz tutmuş su akar mı... Bu gözler seni sevdi başkasına bakar mı...
Eğer aşkta güzel bir an varsa, o da başkalarını baştan çıkartan o yüreğin, benim için kan ağladığı zamandır...
Sen gözlerimde bir damla yaş olsaydın, seni kaybetmemek için ömür boyu ağlamazdım...
Rüzgarın kemanını çaldığı ve damlaların pencerene vurduğu bir gecede, yatağına uzanıp hayalini kurduğun ve keşke dediğin tüm güzellikler senin olsun...
Sen sahra çöllerinde bir gül olsan, seni kurutmamak için göz yaşlarımla sulardım...
Aşk bittikten sonra arkadaş kalalım dediler.. Güle başka isim versen değişik kokar mı...
Her yağmur damlası seni seviyorum demek olsaydı, her yeri sel götürürdü...
Damdan düşer gibi hayatıma girdin, beni deli divane ettin... Suçum neydi ki, beni kendine bu kadar aşık ettin...
Seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen, sende uzayı gören insanlardan biri olurdun...
Sen seni özleyenin özleminden habersiz özlemle özlenmektesin... Sen var ya sen, özlemlerin içinde en çok özlenensin...
Seni sevdiğim kadar ibadet etseydim, cennette köşküm olurdu...
Alıp kırsalar kalemimi, kanımla yazarım seni sevdiğimi...
Bir yudum mutluluk peşinden koşuyorum, ne olacak halim bilmiyorum... Sevmişim seni bir kere, doyamadan gidiyorum...
Dünde, bugünde, yarında, yüreğin kadar yanındayım... Kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy, ben hep ordayım...
Acı ve hüzün bir yıldız kadar uzak, mutluluk gözbebeğin kadar yakın olsun... Umutların gerçek, gerçeklerin mutluluk, mutlulukların sonsuz olsun...
Rüzgar alabildiğine hırçın, yağmur alabildiğine inatçı, yüreğin ise onlara inat sanki bir liman... Tıpkı gözlerindeki huzur gibi...
Ne insanlar tanıdım yıldızlar gibiydiler, hepsi göklerdeydi parlıyorlardı... Ama ben seni güneşi seçtim, bir güneş için bin yıldızdan vazgeçtim...
Geceye inat gün ağarmakta, ağaca inat dal çoğalmakta, ölüme inat insanlar çoğalmakta... Bense sana inat seni sevmekteyim inat bu ya hep de seveceğim...
Kız dediğin İstanbul gibi olmalı, fethi zor Fatihi bir tane olmalı...