Uzatma bana ellerini çek gözlerimden gözlerini istemiyorum seni sevgini. Zehirledin beni mahvettin gençliğimi şerefsiz seni.
Geç mi başladık erken mi yaşadık bilmiyorum ama sevgin zehirledi beni yaşamak istemiyorum.
Canın çok acıdı mı gözümden ve gönlümden düşerken?
Beklemek, kaybetmenin yarısıymış. Ben her şeyimi beklerken kaybettim.
Avuç içlerimden yükselen o kadar çok yaralı dualar var ki. Senin merhem niyetine sürebileceğin bir aminin yok mu ey yar.
Yaşamak gecenin tüm karanlığına rağmen, buğulu bir cama güneşi çizebilmektir. Yaşamak direnmektir.
Sevgilisinin parası yok diye; tokum diyen de var, yokum diyen de.
Hayatta üç şeyi sevdim; seni, kalbimi, ümit etmeyi. Seni sevdim, sensin diye, kalbimi sevdim, seni sevdi diye, ümit etmeyi sevdim, belki seversin diye.
Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
Eğer bir gün aşkın ölürse onu doğduğu yere göm kalbine.
Herkesin yalnızlığı kendine benzer. Benimki biraz gürültülü biraz kalabalık ve çokça dağınık işte. Çok fazla kitap ve çok fazla boş bardak var.
Sen hep gül diyen birinin, seni ağlatması kadar kötü bir şey yok.
Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan.
Ne papatyaların dili varıyor seviyor demeye, ne de benim cesaretim var son yaprağı çekmeye.
Biliyorum ki; bir gün sen de bana dua edeceksin. İşte o gün; adım şehrin bütün minarelerinde söylenecek.
Nasıl unuttuysan çocukluğunu ve kırılan oyuncaklarını, kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Unutmak zaman ister demiştim, yanılmışım. Zaman değil yürek istiyormuş. O da sende kaldı.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Son söz söylenmedi bu aşkta. Öldürmediysen beni içinde henüz ki yapmamışsındır bilirim, gömerken beni son kez içinden seni seviyorum de. İnançsız gitmesin aşkımız. Gitmesin, gitme sen, gitme aşkım.