Niye öyle aptal aptal bakıyorsun, benim ben cep telefonun... Çantanda durmak boğucu ve karanlıktı, beni çıkardığın için teşekkür ederim...
Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an… Bozmadım.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür; sen hem bir hastalık, hem de sağlık gibisin.
Yine de beddua edemem sana; Allah ne mutluluğun varsa versin.
Baktın hayatın tadını çıkaramıyorsun. Tadını kaçıranı hayatından çıkar.
Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Ne zaman bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. Gidersem dönmem çünkü biliyorum.
Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir. Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir. Ve sevecekse sevilen hayat her şeye bedeldir.
Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen sürün. Ama naparsan yap ilerlemek zorundasın.
Kalbin kırılabilir ya da dünyanın en güzel aşkını yaşayabilirsin, ama denemediğin sürece asla bilemeyeceksin.
Özüne, sözüne kurban olduğum yoluna, izine yüzüm sürdüğüm gündüz düşlediğim, gece gördüğüm yollar uzak, mevsim soğuk, hava kar yüz yüze gelmeden ölmek de mi var.
Baharda kışı, kışın da baharı özler insan. Ne uzaksa onu özler. Kavuşmak şart mı? Boş ver! Bazı şeyler yokken güzel.
En az benimki kadar annemin de ahı tutar sana.Burnumdan getirdiğin süt, onun sonuçta.
Hadi simit satanı anladım, kestane satanı da. Peki ya dost satan, o da mı ekmek parası?
Sesini değil sözünü yükselt! Yağmurlardır büyüten zambakları, gök gürültüleri değil.
Açık çay içerdi hep. Demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş. Öyle derdi.
Gece yağan yağmur gibi sev... Ne sessiz nede kirli... Olacaksa gönül birlikte olsun. Hem senli hem benli.
Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek. Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek, eğilsen yeter!
Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine. Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime.