Kopan bir ipe düğüm attığınızda, ipin en sağlam yeri o düğüm olur. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan yer o düğümdür.
Aşkın “baş üstü” başlayıp “bel altı” olarak devam ettiği ve ardından “Ayaklar altına” alındığı zamanlardayız!
Birbirimiz gözlerinin içine bakıp sevgimizi itiraf edememekti aşk. Ve gözlerinin içine bakıp nasılsın arkadaşım demekti intihar.
Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.
Kalp mi insana sev diyen yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek; Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
Defolu şehirlerde ihraç fazlası kadınlarsa payına düşen, senden önce öpülmüş dudaklarda sana dair cümleler aramayacaksın.
Gerçek şu ki; Hayallerimizde ki insanların hayallerinde ki insanlar değiliz!
Artık hayallerim suya düşecek diye kaygılanmıyorum. Çünkü onlar düşe düşe yüzmeyi öğrenmişler.
Bir kadın söyleyecek çok şeyi olduğu halde susuyorsa suskunluğu bazen sağır edici olabilir.
Hiç bir aşk bittiği gün bitmez aslında. Giden için çok olmuştur biteli; ama kalan için belli değildir ne zaman biteceği.
Bana ‘Nerelisin’ diyorlar. Seni gösterip ‘Oralıyım’ diyorum. Sana ‘Nerelisin’ diyorlar; ‘Oralı’ bile olmuyorsun.
Bazen bir şeyler yazarsın ona, yazar silersin. Yazar silersin. O hiçbirini okumamış olur ama sen hepsini söylemiş olursun.
Hayatta öyle insanlarla birlikte olacaksın ki; Onlar için ‘İyi mi?’ diye sormadan ‘İyi ki’ var diyebilesin!
İnsan; Geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir.
Hayali düşmanı yaratmadan gerçek düşmanlar yaratırız. En büyük düşman, kendi algınız, kendi vurdum duymazlığınız, kendi egonuzdur.
Bazen doğru olanı yapmak için en çok istediklerimizden vazgeçmemiz gerekir. Hayallerimizden bile.
Bir insana gereğinden fazla değer verirsen. Gereğinden fazla nankörlük görürsün.
Şimdi sen; Uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, yoksa tutmayacak bir ele uzattığın için, kendine mi kızgınsın?
Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.
Bir fincandaki kahve gibidir hayat. Bazen tatlı bazen değildir. Önemli olan kahvenin tadı değil zaten, onu kiminle içtiğinizdir.